Pazartesi, Aralık 28, 2009

Uygarligin sonu uzerine

ABD'de Kaliforniya'da, 15 yaşındaki bir kıza sokakta 10 kişi birden 2 saat boyunca tecavüz ediyor. Olaya şahit olan 20 kişi ya umursamadan geçip gidiyor, ya onları seyredip tezahüratta bulunuyor (hani su ciglikli Amerikan tezahüratı!) ve tecavüzü cep telefonuna kaydediyorlar, ya da onlar da kervana katılıyorlar. Kimse polisi aramıyor. Haber yakındaki bir eve kadar gelince (hani biri eve girerken "abi sokağın başında iki araba birbirine girmiş, acayip bir şey" gibi bir cümle kurar ya; bu olayda nasıl bir cümle kurulmuş olabilir ki! ), evdekilerden biri polisi aramayı nihayet akıl edebiliyor.

Freud'un önemli bir eseri "uygarlık ve hoşnutsuzlukları" adini taşır. Uygarlığın hoşnutsuzluklarına nevrotikler katlanabilir ve bunun bedelini de nevroz olarak öderler. Nevrotikler sembolleştirme yeteneği olan insanlardır. ABD, uygarlığın hoşnutsuzluklarına artık tahammül edemeyen ve bunu da sembolleştiremeyenlerin giderek arttığı preodipal bir topluma doğru evrilmenin pek çok işaretini taşıyor.

Fenikel 1930'da nevrotiklerin dışında, karakter patolojisi ile gelen hastaların sayısının arttığını ve artık psikanalistlerin bunu dikkate alması gerektiğini yazdı. Kohut'a göre de (1984; s.60) durum Freud'un zamanından farklıdır. Modern insanın psişesi artık Kafka, Proust, Joyce'un tasvir ettikleri gibi çok parçalıdır (multi-fragmented). Freud bunları tedavi kapsamı dışında bırakmıştı. Kernberg bunların içinde daha ağır vakaları "sınır durum" (borderline) olarak tanımladı. Neye sınır? Tabi ki deliliğe. Yani Batı coğrafyası en azından psikiyatrik populasyon olarak bir yüzyıl içinde nevrozdan borderline'a gerileme işaretleri taşıyor. Bu yüzyılın sonunda da psikoza mı gerileyecek? En azından, sokaklarda, psikotik organize olmuş karakter patolojilerinin sayısı mı yükselecek?

Aslında alametler erken belirmeye basladı. Judith Pearson (New York, Masterson Enstitüsü Baskani) New York'ta "schizopath" denen bir hasta tipini ilk kez gözlemlemeye başladıklarını ifade ediyor. "Şizofren"lerden pek "psikopat"lık sadır olmaz, gerçeklik testleri çok bozuk olduğu için kolay yakayı ele verirler; e biraz saflardır yani! "Psikopat"lar ise kanınızı donduracak vahşetleri göz kırpmadan işleyebilirler. Buna karşılık yakayı ele vermezler, filmlerde bu konu çok islenir, polisleri filmin sonuna kadar peşlerinde koştururlar. "Şizopat"lar ise hem şizofrenler gibi kolay ele düşen ama şizofrenlerden farklı olarak dehşetengiz cinayetler isleyebilen "yeni bir insan türü". Sanki insandan hayvana doğru tersine bir evrimin ilk ara formlarından biri gibi. Uygarlığın batışının uğursuz bir alametine benziyor :-) Hani bir kedi bir kuşu kapar da onu yer, ve bu onun için çok doğal olduğundan kalıntıları saklamaya ihtiyaç duymaz ya, bu şizopatlar da böyle; yani saf bir tarafları da var; aynı hayvanı andırıyor. Miami'de bir evsizin yüzünün büyük bir kısmını yiyen Eugene buna tipik bir örnek (1)

Freud, uygarlığın sonu için ensest yasağının kalkmasını şart koşar. En son duyduğumuz da şu; birlikte aşk yasayan bir baba-kız, insanlardan "kendi aşklarına saygılı olmalarını" istediler. Tabi konu "aşk", "tercih", "saygı" gibi zamanın en kutsal sözcükleriyle formüle edildiğinde, bugün garipsenen bu durumun, fazla uzun olmayan bir zaman dilimi içinde (belki 30-40 sene) kanıksanacağını ve belki de yasal evlenme haklarını alacaklarını tahmin etmek zor olmaz. Ha, "onların aşkından sana ne?" derseniz, Freud'un, bunu uygarlığın sonu olarak görmesi sizi ilgilendirebilir.

Son olarak, "uygarlığın sonu" temasının bazılarını fazla ilgilendirmediğini görürseniz şaşırmayın. Daha ziyade, çevrenizde uygarlıktan "fazlasıyla yorgun" insanlara dikkat edin. Hala bizimle beraberlerse, yorgunluklarının sebebinin vazgeçilebilecek bir alternatif olduğuna dair zihinlerinde bir imge henüz oluşmamış olduğundan olabilir mi acaba?

Elbette bütün bunları nihilist bir hezeyanın ürünleri olarak görme lüksümüz de var. Ama nihilist hezeyanlar genellikle sahibinin hayatini da kapsayacak şekilde kısa bir süre içinde gerçekleşeceğine inanılan hezeyanlardır. Burada ise bir-iki yüzyıl içinde insanlığın durumunun kötüleşme "eğilimi" taşıdığına dair bir projeksiyon söz konusu.(2) Pek çok antiütopya bundan daha kötümser senaryolar içerir. İklim için söylenenler malum... İnsanların psişe cephesinde ise durum böyle gözüküyor...Hele bir de Sorokin'in "ölmekte olan uygarlıkların kadınsılaştıkları" tezini aklımıza getirirsek



(1) bkz. http://www.dailymail.co.uk/news/article-2158814/Miami-cannibal-attack-victim-Ronald-Poppo-photos-Graphic-image-shows-Rudy-Eugene-shot-dead.html?ICO=most_read_module

(2) 2004'te ABD'de 9 milyon $ tutarında antipsikotik satılmış iken 2011'de bu tutarın 18 milyon $'a yukselmesinin ancak bir kısmı sorumsuz ilaç reçete edilmesi ile açıklanabilir.

....

Ahmet Corak

Not: "Uygarlık" yerine "kültür" kelimesi de kullanılabilir; sonuçta Kızılderilileri yok edenlerin daha uygar ama daha kültürsüz, yok olan Kızılderilileri ise daha az uygar (daha vahşi) ama daha kültürlü olduklarını varsaymak için sebeplerimiz vardır.


Kohut, H. (1984). How does analysis cure? Chicago: The University of Chicago Press.

Toplam Sayfa Görüntelenme Sayısı