Cuma, Mayıs 20, 2011

Unutulan Hastalar Sizoid

Bu hastalar baslangicta urkek fakat arkadasca ve uyumlu olarak kendilerini sunuyorlar, terapistler de problem cikarmayan bu sizoidleri daha az supervizyona getiriyorlar. Giderek sizoidin istedigi gerceklesiyor (1) ve terapist hastaya olan ilgisini yitiriyor. Sizoidin halinden memnun gözükmesi nedeniyle, terapide bir ilerleme olmamasini terapist cok fazla sorun etmiyor. Cunku terapistin sınırli olan ilgi kaynaklari daha cok angaje olan hastalara, bir de tabi ki daha cok meydan okuyan hastalara kayiyor. Sizoid hasta seansa da fazla problem getirmeyerek, terapi odasinda dahi ilgi odagi olmamaya calisiyor.

Sizoid terimini ilk kez kullanan Bleuler (1908), 100 yil oncesinden sizoidin duygusal acidan hem künt hem de duyarli oldugu paradoksunu ortaya koymustu. Patojenez acisindan oldukca onemli olan bu celiski, bize primitif bir savunma olan "bolme"nin (splitting) varligini gosterir. Ne var ki, ne DSM ne de ICD bu celiskili duygulanimlara yer verir. Ancak PDM (Psychodynamic Diagnostic Manual) sizoid’i cok duyarli, utangac ve asiri uyarilabilir olarak sunar (2006; 33). (2) Sizoid duygusal olarak asiri uyarilma (asiri duygululuk) halini genel bir "duygusal aci" olarak deneyimler; bir diger deyisle bu "duygusal yükü metabolize edemez" ve duygulanim taş gibi midesine/yuregine oturur. Bu nedenle duygusal bastirma savunmasi her zaman devrededir; emosyonel kuntluk. Disariya daha cok bu haliyle gozukmeyi tercih eden sizoid, boylece DSM ve ICD’yi kandirmis olur. Cunku bu siniflandirmalar genellikle dış gorunusu tasvir ederler (deskriptif). Klinik arastirmalar, DSM'nin, sizoidin icinde bulundugu izolasyondan memnun olduguna dair iddiasini dogrulamamaktadir (McWilliams; 2006). Tersine, aşiri geri cekilen sizoidlerde bile emosyonel yakinlik (intimacy) icin bir ozlem oldugu ifade edilmektedir. Kernberg de (1993) şizoidin toplumsal ilişki için her hangi bir arzusunun olmadığı ve eleştirilmeye karşı duyarlı olmadığı şeklindeki genel kabulun sorgulanmaya açık olduğunu ifade eder. "Klinik araştırmalar şizoidin iç dünyalarının ortaya koyduklarından (indifference) çok farklı olduğunu göstermiştir". Sizoidin yuzeyde geri cekilmeyi secse de, gercekte nesneleriyle oldukca yogun ve muhayyel bir bagi surdurdugu, Fairbairn tarafindan 1952'de ve Guntrip tarafindan 1969'da ifade edilmisti.

Salman Akhtar'in sizoid tiplemesi de bu yonde: Disaridan uzak ve kendine yeterli bir gorunum fakat iceriden asiri duyarli ve yogun bir duygusal ihtiyac icerisinde olmak. Akhtar'a gore (1987) sizoidin DSM'de tasvir edilen dis gorunumu aslinda asiri duyarli ve ac bir kendiligin anksiyeteye karsi savunma zirhidir. (3) Ustelik bu kendilik, DSM’nin sizoid icin soylediginin tersine, kacingan kisilik gibi hala kurtarilma umidini tasimaktadir. Kurtarici, omnipotan olarak algilanan, tum iyi ve sembiyotik bir nesnedir. Terapistler bu algiyi sıklikla narsisistik idealizasyon olarak degerlendirirler. Bunun, omnipotan algilanan bir nesnenin pariltisi ile aydinlanma ("basking in the glow of an omnipotent object") ve buna eslik eden gizli bir kabarma (closet narcissist) yerine, umudu cok azalmis bir nesnenin son bir hamle ile kurtarici gordugu bir diger nesneye baglanabilmeyi cok arzu etmesi (gercek bir baglanma degil) ve kurtaricisini bu umutsuz kendiligi kurtarabilecek kadar guclu ve mukemmel hayal etmesi oldugunu ayirt edebilmek o kadar da kolay olmayabilir. Hasta o kadar caresiz hissedebilir ki, kurtaricisinin en ufak bir hatasina bile tahammulu olmaz. Cunku bu hatalar onun umitsizligini dolayisiyla da ızdırabini arttirir. Bunu narsisistik bir mukemmellik arayisi olarak gormek cok kolay ama bir o kadar da yaniltici olur. Hastanin saldirilari da klasik narsisistik degersizlestirme olarak degil, belki "hata yapmamalisin, lutfen hata yapma" yakarislari olarak gorulmelidir. Bu durum, uzay kapsulunun disinda, onu kapsule baglayan kordonu kopmus, insanliktan ebediyyen uzaklasma tehlikesi icindeyeken arkadasinin elini guc bela yakalayabilmis bir astronotun (schizoid position), arkadasinin bir dalginligi karsisinda "ne yapiyorsun, beni oldurecek misin?" diye bagirmasi gibidir. Burada narsisistik mukemmellik arayisindan bahsedilemez. Bu cemkirme de degersizlestirmeden cok farklidir. Terapistin karsi-aktarimi, bu ikisini ayirt etmede cok degerli olabilir. Sizoid hastanin cemkirmeleri, terapisti, narsisist hastanin saldirilari kadar rahatsiz etmez. Terapistte ofkeden cok empatiyi tetikler. Narsisist hastanin saldirilari ise, terapist inkar etse bile empatiyi zedeler.

Akhtar'a gore (1987) acik ve kapali bu sizoidi tezahurleri arasindaki fark, hastada oldukca zengin ve dış dunyadan farkli bir ic dunyanin gelismesine neden oluyor. Bu ic dunyaya terapistler ancak cok yavas ilerleyen bir sure icinde erisebiliyorlar. Bu bir guvercine onu urkutmeden yaklasmaya benziyor. O kadar yavas yaklasmalisiniz ki guvercin sizi gorsun ama yaklastiginizi hissetmesin. Tabi ki bu da terapi surelerinin cok uzun ve drop-out oranlarinin cok yuksek olmasi anlamina geliyor. Zaten bu tur hastalarin (DSM sizoidleri) terapiye gelmeleri icin hic bir sebep yok. Ancak tali bir nedenle onlari klinikte gorebiliriz.

Sizoidin semptomatik degismeye de motivasyonu dusuktur. Zihni, surekli olarak terapiste yakinligindan (intimacy) kaynaklanan tehlikenin degerlendirilmesi ve bu mesafenin ayarlanmasina odaklanmistir. DSM sizoidi icin terapotik ittifak oldukca zordur (yine yuksek drop-out).

Terapistler DSM sizoidlerinden genellikle bir afekt hissetmiyorlar. Ilerlemenin cok yavas olmasi terapistin dikkatinin dagilmasina neden oluyor. Burada asil onemli olan nokta su: Hasta terapiye fazla baglanmadigini hissettirse de, aslinda bu bag, terapistin algiladigindan cok daha gucludur. Ustelik hastanin terapiden fayda gordugunu terapist farketmeyebilir veya bu degisimler ona onemsiz gelebilir. Bu bilgiler alanda calisan terapistlere aktarildiginda, terapistler hem umutlanmislar hem de gecmis vakalarini hatirlayarak sucluluk hissetmisler. Sizoid elbette ne terapiste ne de terapiye fazla deger vermedigini hissettirecek, ama sizoid mekanizma geregi icindeki dunyada durum bunun tam tersi olacak. Bu nedenle bu tur vakalari olan terapistlerin bunu mutlaka akilda tutmalari gerekiyor.

Sizoid hasta hem bir taraftan cok uyumludur, hem de terapiden ne bekledigine dair fazla bir fikri yoktur. Ne konusmalarinda ne de vucut dillerinde afekt belirtmezler. Bu da afekt uzerinden calisan dinamik yonelimli terapistlerin ilgilerinin azalmasina neden olur. Terapistler, hastanin “derinligine calisma”ya baslamamasini ego yetersizligi olarak degerlendirebilirler. Hastanin calismaya baslayacagi gune kadar dikkat kaynaklarini diger hastalara kaydirirlar.

APA, DSM sizoidinin % 1 oldugunu soylese de, bunun % 3'un uzerinde oldugunu soyleyen baska arastirmalar da var. Baska ulkelerde bu rakam % 7'lere kadar cikiyor. Bir kisilik bozuklugu icin zaten cok yuksek olan bu rakam, bir de sizoidi yelpazesinin ust duzey hastalari olan kacinganlarin da katilmasiyla daha da buyuyecektir. Sizoid etiyoloji icin Smailes (2001) "positive parenting" olmamasini gosteriyor. Ralph Klein'a gore ise sizoid etiyoloji birincil bakicinin cocuk ile olan iliskisinde "kullanma"nin agirligi ile orantilidir. Cocuk bir "hizmet" araci olarak kullanilmis, sorun cikarmamasi ve hizmet etmesi karsiliginda sevilmistir (kosullu sevgi). Cocugun duygusal olarak ihmal edilmesi ile bakimi arasinda genellikle bir ters oranti oldugu soylenebilir. Yani, cocuga bir barbi bebek muamelesi yapılmış ve degerli bir sus esyasi olarak algilanmis olabilir. Bu tur anne-babalarin cocuklarini ihmal ettiklerini kabul etmeleri neredeyse imkansizdir. Cocuklarina cok guzel bir cocukluk yasattiklarina oylesine emindirler ki. Fakat kimse cocugun ruhuna dokunamamis, onun kendi duygularini kimse merak etmemistir; veya annenin kendisi de soguk bir esya kadar duygulanma ozurlu olabilir.



Bu cocuklar buyuduklarinde, kendilerini bir esya gibi ruhsuz, ölü, mekanik veya saksidaki bir cicek gibi hissettiklerini soyleyeceklerdir analiz derinlestiginde. Veya bir deney faresi, bir robot, sök-birlestir bir oyuncak gibi.



Tetsuya Ishida'nin resimlerindeki yuz ifadeleri, şeyleşme (reification) ızdırabı icindeki cocuklarin dramini yansitiyor.



Ishida'nin resimleri icin:

http://www.toxel.com/inspiration/2008/11/07/incredible-paintings-by-tetsuya-ishida/

Cocukla kurulacak samimi bir iletisimin degeri olculemez; onunla samimiyet icermeyen bir ajanda araciligi ile iletisim kurmanin tahripkar etkisinin buyuklugunun tahmin edilememesi gibi.


---


Bir filmin sizoid yorumu icin bkz;

http://ahmetcorak.blogspot.com/2011/09/bir-filmin-cagrstrdklar-haneke-ve.html



(1) Terapistler farkında olmadan şizoidlerin "görülme korkusu"na uygun davranırlar. En uyumlu hasta olan şizoid, teraistin de uyumlu davranmasına sebep olur (entrojeksiyon-projeksiyon). Terapistin yapması gereken şey bu korkuyu elbette dikkate almaktır. Fakat yüzleştirmeleri fazla ihmal etmemek gerekir.

(2) Bu tanim, DSM'deki kacingan kişilik bozukluguna daha yakindir. Spitzer ve Williams (1980) da kaçıngan kisilik bozuklugunu şizoid ile ilişkili görürler. DSM-II Kaçıngan KB’nu şizoid KB’nun bir parçası olarak kabul etmekteydi. Su an DSM'de Kacingan ve sizoid KB'nin birbirinden ayrilmasini Akhtar "keyfi" olarak degerlendiriyor (1987). DSM sizoidleri belirli oranlarda kacingan ve sizotipal karisim olarak ortaya cikiyorlar.


(3) Duygusal olarak asiri duyarli ve aç olmasina ragmen dış dunyada duygululuk karsisinda hissedilen buyuk bir anksiyete şizoidi hem dinamik acidan en iyi tarif eder, hem de yasadigi korkunc celiskiyi vurgular. Sizoidin insan iliskilerini ne denli orseleyici buldugunun allegorik bir anlatimi icin bkz;

http://ahmetcorak.blogspot.com/2012/04/sizoidin-hayati-siddet.html


Dr. Ahmet Corak
Marmara Universitesi



Kaynaklar:

Akhtar S.
Schizoid personality disorder: a synthesis of developmental, dynamic, and descriptive features. American Journal of Psychotherapy. 1987 Oct;41(4):499-518.

Guntrip H.
Schizoid Phenomena, Object-Relations, and The Self. International Universities Press, New York, 1969.

Kernberg O.
Severe personality disorders. Yale University Press, 1993.

Klein R.
Evolution (in Part I: The self in exile: A developmental, self, and object relations approach to the schizoid disorder of the self). In: Masterson JF, Klein R (eds). Disorders of the self: new therapeutic horizons : the Masterson approach. Brunner-Mazel (Taylor-Francis group), New York, 1995

McWilliams N. Some Thoughts About Schizoid Dynamics. Psychoanalytic Review 93: (1) 1-24, 2006

PDM Task Force
Psychodynamic Diagnostic Manual (PDM), Silver Spring, 2006.

Thylstrup B, Hesse M
"I am not complaining"--ambivalence construct in schizoid personality disorder. American Journal of Psychotherapy. 2009;63(2):147-67.




Anahtar kelimeler: yabancılaşma, sizoid, şizoid kişilik bozukluğu, akhtar, bölme, değersizlik, duygusal işlemleme, fantezi, insan ilişkileri, masterson, narcissism, parça birim, ralph klein, yabancılaşma

Toplam Sayfa Görüntelenme Sayısı